Merhaba
gönül dostlarım.
Sevelim
sevilelim, sevgi her inancın ve barışın temel taşıdır.
Mevlana
da, dünya yaşamına yabancılaşmak ister, ama bu yönde herhangi bir düşünce ya da
eylem geliştiremez. Bilinen tek yöntem, “nefis
öldürme”dir. Raks ve müzik, insanı özdeksel hazlardan uzaklaştırıyor, ama
bunların dünya yaşamına aykırı olduğu söylenemez. Mevlana’nın da böyle bir savı
yoktur. Ancak, sema ve müzik eşliğinde, büyük coşku ile “vecd alemi”ne girildiği düşünülürse, raksın ve müziğin insanı dünya
yaşamında ötelere götürmeye yarayan bir yöntem olarak kabul edildiği ileri
sürülebilir.
Mevlana,
bir mutasavvıf olarak “dünya yaşamı”na
serindir. Bu kuşkusuzdur. Bu yüzden, yoksulları sever, yoksulluğa çatanları
kınar. “Kalp akça, sarrafın canı
düşmanıdır… yoksula köpekten başkası düşman olur mu? (…) Bu sözün düşmanı,
şimdi gözüme şöyle görünmede.. Cehenneme baş aşağı düşmüş.”
İnsan
yüreğinin taşıdığı en büyük yük “kin”dir.
Kin besleyen insan, tüm yaşamı boyunca kimseyi sevemez, kimseyi bağışlayamaz,
hiçbir olayı ve durumu “hoşgörü” ile karşılayamaz. Kin, insanın duygu ve düşün
dünyasını sardı mı, insanı tüm insansal ilişkilerde yabanlaştırır. “Öc ve şiddet”, kinci insanın ruhunu
kapsar. Böyle bir insan, her türlü insansal süsten yoksundur.
Gerçekten
kinci insan, bilinmeyen bir “kibir’in” sahibidir. Sürekli ikiyüzlülük
içindedir. Böyle insanlar, hiçbir zaman “bağışlama” erdemini içlerine
sindiremezler.
Mevlana’nın
öğütlerinden bazılarını sunarak yazıma son vermek istiyorum.
“Cömertlikte
ve yardım etmede akar su gibi ol!”
“Şefkat
ve merhamette güneş gibi ol!”
“Başkalarının
kusurunu örtmede gece gibi ol!”
“Hiddet
ve asabiyette ölü gibi ol!”
“Alçakgönüllülükte
toprak gibi ol!”
“Hoşgörülülükte
deniz gibi ol!”
“Ya
olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!”
KAYNAKÇA:
HOŞGÖRÜ YILINDA MEVLANA