ANASAYFA » yazarlar » AHMET TANRIKULU
    DEVLET ADAMI
    Valilikte haftanın her Perşembe günü “Halk Günü” uygulaması adı altında, vali vatandaşları bizzat kabul eder, vatandaşların dertlerini ve sorunlarını dinler ve bu sorunlara çözüm bulmaya çalışırdı.
    Halk Gününde;
    İlçesinden, beldesinden köyünden gelip, eksikliğini gördüğü doktor, ebe, hemşire, öğretmen, imam gibi devlet görevlilerinin atanması isteklerini ve bu görevlilerle ilgili şikâyetlerini dile getirirlerdi.

    Yoksulluktan ameliyat ve tedavi ettiremediği hastasının tedavisini, okutmak istediği çocuğuna burs temin edilmesini, odun, kömür gibi yakacak verilmesinden tutunda, her türlü derdini dile getirirdi.

    Mahallesi dışındaki popüler iyi bir okula öğrencisinin kaydını yaptıramayan ya da çocuğunu istediği öğretmenin sınıfına aldıramayan öğrenci velisi, istediği yere atamasını yaptıramayan, doktor, ebe, hemşire, öğretmen veya devlet memuru, evlenmek isteyip, kendisine uygun eş bulunmasını isteyenler... Hatta Kenan Evren’le evlenmek isteyip, bunun için yardım talep edenler Valilik koridorlarını doldurur Vali ile görüşürdü.

    O gün Valilik muhabirleri de günü valilikte geçirir, kendilerine bolca haber malzemesi bulurlar, bu malzemeyi bir hafta boyu gazetelerinde haber olarak değerlendirirlerdi.

    Halk Günü önceden açıkça duyurulduğu için tüm kaymakamlar, Belediye Başkanları ve daire, kurum ve kuruluşların müdürleri de devamlı teyakkuz halinde bulunur, vatandaşların dilek ve taleplerine karşı daha duyarlı ve hassas davranırlardı.

    Çünkü o yöneticiler, görüşme taleplerine duyarsız kaldığı vatandaşın Halk Gününde Vali ile görüşüp, kendisine yönlendirileceğini, istemese de bir şekilde o vatandaşla görüşmek ve talebinin sonucundan Vali’ye bilgi vermek zorunda kalacağını biliyorlardı.

    Yine bir Halk Gününde, herkese bağırıp, çağıran küfür ve hakaretler eden agresif davranışları olan bir vatandaş çıkardığı gürültüyle herkesin dikkatini çeker, basın mensuplarını koşuşturur.

    Bunu gören görevliler de vatandaşı sakinleştirmek için elinden gelen çabayı gösterir ama başaramazlar.

    Yüksek sesli bağırış çağırış ve gürültünün Vali’nin kulağına gideceğini ve ayrıca görüşme sırasında bu vatandaşın Vali’ye de küfür ve hakaret ederek, zaten yorgun düşen Vali’yi sinirlendirip, hem moralini hem de konsantrasyonunu bozabileceğini düşünerek. Vatandaşın durumunu Vali’ye anlatıp, görüştürmeden ya vali yardımcısına ya da ilgili müdürlüğe gönderilmesi önerilir.

    Vali görevliye;
    “Hiçbir yere göndermeyin. Ben O vatandaşla görüşeceğim.

    Burası devlet kapısı, vatandaşın son kapısıdır.

    Ben her vatandaşın olduğu kadar onun da valisiyim.
    Ben muhalifin de valisiyim. Ben ondan da sorumluyum.
    Hatta il sınırları içinde yaşayan herkesten ve her şeyden sorumluyum. Hatta gökte uçan kuşun kanadı, ormanda yaşayan tavşanın ayağı kırılsa ondan bile sorumluyum” dedi.

    Vali’yi iyi tanıyan ve konuşmayı dinleyen görevlinin bu ulvi davranış karşısında göğsü kabardı.

     Vatandaşı görüşme için Makam odasına götürdü. Sanki biraz önce bağırıp, çağıran küfür ve hakaretler savurarak koridorları birbirine katan herkes bakıştıran hatta basın mensuplarını koşuşturup, çevresine toplaştıran o değildi.

    Görüşmesini tamamlayıp, sessiz sedasız oradan ayrıldı.

    Agresif vatandaş derdine çare bulmuş mudur?

    Bilinmez ama İl’in en büyük mülki amirinin en yüksek devlet görevlisi Vali’nin devlet kapısında kendisini adam yerine koyarak dinlemesi onu rahatlatmış, sakileştirmişti. Vatandaş, derdini, düşüncesini onunla paylaşma imkanı bulmuştu. Belki her şey istediği gibi neticelenmemiş olsa da derdini devletin en üst makamına anlatmış olması onun sakileşmesine yetmişti. Bu vesile ile o sayın valimize sağlık ve mutluluklar diliyor, kendilerini saygıyla selamlıyorum.

    Gerçekler yalansız, yalın, doğru ve samimiyetle anlatıldığında en olumsuz durumların, çaresizliğin ve fedakarlığın bile paylaşılabildiği bu ülkenin yüce gönüllü insanları için ne yapılsa azdır.

    Yeter ki, içtenlikle kucaklamasını bilelim. Yakın tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.

    En yüksek makam sahiplerince seçilmişlerin atanmışlara ezdirilmeyeceğinin yüksek perdeden ilan edildiği bir dönemde, seçilme ve oy kaygısı olmayan, atanmış bir devlet memuru olan Valinin gösterdiği vatandaşını kucaklama örneğini, bu âlicenaplığı seçim döneminde vatandaşlardan oy istemek zorunda kalan siyasetçilerden beklemek vatandaşın hakkı değil mi?

    Diye sormak geliyor aklımıza.

    Bir Vali’nin vatandaşı kucaklama ve dertlerine çare bulma çabaları, kendine devlet adamı diye diyenlerin kulağına küpe olmaz mı acaba, ne dersiniz?

    09.03.2012