ANASAYFA » yazarlar » 
    DÜĞMEYE BASMAK İSTEYEN PARMAKLAR
    Son günlerde yaşananlar kafalarda bir çok soru işareti yarattı. Tüm dengeler birbirine karışırken,göz altına alınan paşalar, sorgulanırken Türkiye\'nin geldiği noktayı bir kez daha gözler önüne serdi.
    Her şey farklı pencerelerden görülmeye başlanırken, halk hangi tarafta ne şekilde duracağını bilemez oldu. Farklı düşünceler, farklı yorumlar!.. hiçbir düşünce birbirine benzemediği gibi yorumlarda elbette farklılık gösterecektir.

    Türkiye\'de bir şeylerin sancısı çekiliyor. Bir çok dudak mühürlü olduğundan konuşmuyor yada konuşamıyor. Birileri düğmeye bastı, birileri düğmeyi açtı. Birileri gelinen noktada suçlu aradı. Birileri suçlandı. Halk, ister istemez iki-üç ayrı gruba ayrıldı.

    Gözler birbirlerine şüpheyle bakıyor. Güven kalmadığı gibi korku bir çok yerde kol geziyor. Endişeli bakışlarda vahameti sessizce anlatan dudaklar var.

    Balyoz darbe iddiaları ortaya atıldı. Bir çok emekli paşa ifade verdi. Geçmiş bugün sorgulandı. Yıllar önce sorgulanması gerekenler, bugün sorgulanıyor. Neden bugün? Yine bir çok soru işaretleri beyinleri kurcalıyor. Dünya nefesini tuttu.

    Türkiye\'yi izliyor. Alışılmışın dışında yaşananlar dünyayı da şaşırttı. Her ülke kendine göre yorum yaptı. Kimi bekleyip neler olacağını görmek gerektiğini söylerken, kimi de \"Türkiye\'nin iç işleri böyle işliyor.\"

    Dedi ama ortada çok farklı bir durum var. Kurumlar birbirleriyle ne kadar alakalı yada ne kadar alakasız. Yine birilerinin eli düğmenin üzerinde. O kadar çok düğme var ki, tabii o kadar da düğmeye basmak isteyen parmaklar.

    Türkiye, darbe söylentileriyle çalkanması kimin işine yarıyor? Kimler bundan nemalanıyor? Darbe olacaksa olur. Yıllara yayılmaz. Son yıllarda adamcılık zihniyetinin artış göstermesi bir çok kişinin canını acıttı.

    \"Bir zamanlar biz fişleniyorduk, şimdi biz fişliyoruz.\" AK partili milletvekilinin sözleri sanırım bir çok şeyi anlatıyor. Fişleyin, sizde fişleyin. Halk fişlenecek ya!

    Bu dalgalanmalar, bu çalkantılar nedir? Nedir bu birilerini çekememezlik? Nedir bu anlamsızca kavga? Dayanağı olmayan, suçlamalar. Yapılanlar sadece güç gösterisi, \"ben daha güçlüyüm.

    Sen daha güçsüzüsün, benim daha çok adamım var, senin daha az adamın var. Ben siyaset yaparım. Oy toplarım.\" Bunlar sadece rahatlıktan, keyiften yapılanlardır.

    Her şey hazır bulundu işte buna derler. Neydi o savaş yılları, Mehmet Akif Ersoy\'un Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiirde; \"Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

    Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
    Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.\" 

    Her şey açıkça anlatılmıyor mu? O yılları bilemeyiz elbette. Ama yaşananları tarih bize aktardı. Şimdi ne oluyor da, kısır döngülerde tartışmalar, yaşanıyor.

    Türkiye kolay yollarla kazanılmadığı bir gerçek! Bize düşen görev bu vatanı ilelebet yaşatmaktır. Sorunları sorunla değil, çözüm üreterek, kökten çözmek gerekir.

    24.02.2010
    DUYGU KARAHASANOĞLU