ANASAYFA » Haberler » KİŞİLİK HAKLARI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ...
KİŞİLİK HAKLARI VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ...
Ak Parti Denizli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Mithat Ekici'nin yaptığı açıklamaya göre; "Medyada yer alan bazı haberlerin masumiyet karinesini ihlal ettiği iddialarının araştırılması ile ilgili kurulan İnsan Hakları Alt Komisyonu" raporunu hazırladı ve komisyona sundu. Rapor komisyonda görüşüldü ve kabul edildi. Ayrıca bu rapor kitap haline getirildi...
Kişilik hakları ve basın özgürlüğü…

Ak Parti Denizli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Dr. Mithat Ekici'nin yaptığı açıklamaya göre; "Medyada yer alan bazı haberlerin masumiyet karinesini ihlal ettiği iddialarının araştırılması ile ilgili kurulan İnsan Hakları Alt Komisyonu" raporunu hazırladı ve komisyona sundu. Rapor komisyonda görüşüldü ve kabul edildi. Ayrıca bu rapor kitap haline getirildi.

Medyanın toplumu bilgilendirme, kamuoyu oluşturma ve olayları yorumlama gibi görevleri vardır. Medyanın, suiistimalleri ve eksiklikleri tespit ederken, kişilerin hak ihlali yaşamaması için bazı şeylere dikkat etmesi gerekir. Komisyon, medyanın görev ve sorumluluklarını yerine getirirken nelere dikkat etmesi gerektiğine dair raporunu hazırlarken çok sayıda medya temsilcisini, medya meslek kuruluşu temsilcisini, iletişim ve hukuk akademisyeni, Adalet Bakanlığından bazı yetkilileri ve masumiyeti ihlal edilen kişileri dinledi.

Raporda "Medyanın dördüncü güç olmaktan çıkıp, güçlerin medyası haline dönüşmesi veya birinci güç haline gelmeye çalışması herkes tarafından bilinen önemli bir konudur. Medyanın haber verme veya haber yayınlama anlayışında değişiklikler olmuş, yalan haber, manipülasyon amaçlı haber, özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişisel çıkarlar, kamu yararının göz ardı edilmesi ve masumiyet karinesinin ihlali gibi bir dizi bu mesleğe özel sorunlar ortaya çıkmıştır" denilmektedir.

Basın ve iletişim özgürlüğü, ifade özgürlüğüne sıkı sıkıya bağlıdır. Düşüncenin açığa vurulması iletişim özgürlüğü olarak değerlendirilirse, iletişim özgürlüğünün önkoşulu da düşünce özgürlüğüdür. Çünkü düşünce başkalarıyla paylaşılırsa değer kazanır.

Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü Anayasamızın 25. ve basın kanunumuzun 3. maddesi ile teminat altına alınmıştır.

Raporda "Medyanın bilgi ve habere ulaşma, onu halka ileterek kamuoyu oluşumuna destekte bulunma, bazı konuları düşündürme ve tartışmaya açmanın yanında; olaylarla ilgili olarak denetim, gözetim ve eleştiride bulunma görevleri de vardır.

Hiçbir zaman medyanın sahip olduğu özgürlük sınırsız değildir. Haberde kişisel onur ve saygınlıklar zarar görmemelidir. Haberin veriliş biçimi ve kendisi objektif sınırları aşmamalı ve kişilere yönelik kötüleme, karalama gibi haksız muamele olmamalıdır. Bu türden haberler, basın özgürlüğü veya kişilerin bilgi edinme hakkı ile bağdaştırılamaz. Basın özgürlüğü ilkesiz bir özgürlük anlamına gelmez. Medya, karşısında toplumla beraber, habere konu olan insanların da olduğunu bilmelidir. Bu insanların haklarını koruma sorumluluğu da vardır. Basın özgürlüğü, esasen medyayı koruma altına alır. Medya da bireylerin kişilik hakkını korumalıdır" denilmektedir.

Kişinin özel hayatı, aile hayatı, konutuna saygı gösterilmesi anayasa ve yasalar ile güvence altına alınmıştır. Kişinin suçu sabit oluncaya kadar hiç kimse onu suçlu sayamaz. "Adil Yargılanma hakkı" kişinin basın tarafından yargılamasına engeldir. Aksi taktirde yargısız infaz yapılmış olur.

Bugün iletişim teknolojisi o kadar ilerledi ki; gizliği sağlamak çok kolay değil. Medyanın haber alma refleksi ve toplumu bilgilendirme arzusu, bilgilerin gizlenmesini zorlaştırmaktadır. Hukuk, bu teknolojik gelişmelere karşı tedbir alabilmeli ve kendisini yenilemelidir. Örneğin İsveç'te bazı kamu görevlileri basına bilgi ve belge verebilmektedir. Kişinin bu bilgileri basına verme hakkı, bilginin korunmasından daha önemli bulunmaktadır. Gizli belgelerin yayınlanması suç teşkil etmemekte, ancak bunun tek istisnası kişilik hakkı ihlali olarak görülmektedir.

Basın, kişilik hakkı ile basın özgürlüğü dengesini çok iyi kurmalıdır. Medya, bireylerin kişilik haklarını gözetirken, düşünce ve ifade özgürlüğünün en etkin kullanım aracı olan ve anayasal teminat altında bulunan, basın özgürlüğüne de sahip çıkmalıdır.

Yapılan haber gerçek olmalıdır. Sadece haberin gerçek olması da yetmez. Gerçekliğin yanında, kullanılan dilin, yapılan yorumun ve haberin sunulma şeklinin de büyük önemi vardır. AİHM; "haberi yayımlayan, haberin gerçek olduğuna dair yeterli bilgiye sahip olmalıdır. Yayınlanan haberde iyi niyet ve kamu yararı olmalıdır" der.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Raporunda " Kamuya mal olmuş kişiler ile toplum tarafından tanınmayan kişilerin aynı değerlendirmeye tabi tutulmaması genel kabul gören bir ilkedir. Kişinin ünü, tanınırlığı; kişilik hakkı sınırlarının daha esnek olmasını gerektirir. Bu, kişilerin özel hayatlarına daha fazla girilebileceğini düşündürür. Çünkü onun özel hayatının kamusal sonuçlar doğurup, toplumu daha çok ilgilendirdiği şeklinde bir anlayış vardır. Konumları nedeniyle devlet adamları, siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar, sporcular, gazeteciler bu özellikteki kişilerdir. Bunlar topluma mal olmuşlardır. Onlar eleştirilere daha açık konumdadırlar. Bunların özel yaşamlarının daha iyi bilinmesinde kamu yararı vardır. Ancak yapılan yayınlar, kişilerin görev alanlarıyla ilgili olup, kişilik haklarını göz ardı ettirmemelidir.
Toplumun önemli bir bölümünü ilgilendiren adli ve idari davalara medya duyarsız kalamaz. Medya toplumsal beklentiyi karşılamak için gelişmeleri kamuoyuna iletir. Toplumun bu talebine haber kuralları içerisinde yer verilemez ise, bilgi ihtiyacı başka kaynaklardan giderilir. Bu ihtiyacın doğru biçimde karşılanması gerekmektedir. Medya bunu yaparken çok dikkatli bir dil kullanmalı ve masumiyet karinesini çiğnememelidir.

Medya; reklam, reyting gibi düşüncelerini haberden daha öne çıkarabilmektedir. Bu hatalı bir davranıştır. Bu bütün demokratik ülkelerde olabildiği gibi bizde de olmaktadır. Onun için medya denetim altına alınmalıdır. Bu denetim, yayın faaliyetine başlaması aşamasındaki izin, lisans ve yayın hakkını kapsadığı gibi, yayının niteliğini de kapsamalıdır. Taraflar, bu denetimin insan hak ve özgürlüklerinin korunması için yapıldığına inanmalıdır.

Denetim, hemen sansürü akla getirmektedir. Kişilik hakları ihlal edildiğinde bunun bir cezai müeyyidesi vardır. Medya kendini, medya etik kurulları ve medya üst meslek kuruluşları vasıtasıyla denetlemelidir. Bu, medyanın saygınlığı açısından önemli olduğu gibi, bireylerin korunması bakımından da önemlidir. Medyanın kendi hatalarını görmesi ve bunu düzeltmesi medyayı itibarlı hale getirecektir. Medya yanlışları saklar ve yanlışlar başkaları tarafından ortaya çıkarılırsa medya güvenilirliğini kaybedecektir.

Medyanın habere ulaşmak ve bunu aktarmak sadece hakkı değil aynı zamanda görevidir. Medyanın sorumluluktan uzak haber verme özgürlüğü yoktur. Aksine bu konuda topluma karşı sorumludur.

Birçok ülkede medya kendi kendini denetleyen birçok kurallar ortaya koymuştur. Bunları mesleki örgütler ve ombudsmanlık sistemi sayesinde yapmaktadır. Denetçiler, maaşlarını medya sisteminden aldıkları için yanlı karar verebilmektedirler. Bunun düzeltilmesi gerekir. Medya denetimi yapan örgütlerin içine okur ve izleyiciler de ilave edilmelidir. Yani vatandaş da bu örgütler aracılığıyla medyayı denetleyebilmelidir.

Yargı faaliyetlerinin medya vasıtasıyla topluma yansıtılması, toplumun yargı hakkındaki fikirlerini netleştirecektir. İsveç'te yapılan bir araştırmada yargının güvenirliğini etkileyen unsurlardan birinin şeffaflık, diğerinin medya olduğu belirlenmiştir. Sadece doğru karar vermenin yetmediği, bunun topluma yansıyış biçiminin de önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Yani bu kararı toplum nasıl algılıyor? Toplumun sağlıklı bilgilenebilmesi için bu önemlidir. Medya, hukuk ile toplum arasında bir köprü olmalıdır. Medya adli haberleri verirken yanlışlar yapabilmektedir. Bunun için hukuki yetkililer tarafından davalarla ilgili açıklamalar yapılmalıdır. Eğer yapılamıyorsa niçin yapılamıyor noktasında bilgi verilirse, yanlışların ve yanlış anlaşılmaların önüne geçilecektir.

İnsan Hakları İnceleme Komisyonu raporunda, toplumun iyi bilgilendirilmesi ve toplum vicdanının yara almaması için bazı önerilerde bulunmuştur:


1. Bilgi kirliliğinden kurtulmak için kamu kurumlarında, gerekli açıklamayı yapacak birimler kurulmalıdır. Gerekirse adliyelerde ve idarelerde medya ve halkla ilişkiler bürosu kurularak medyaya doğru bilgi akışı sağlanmalıdır. Çünkü kaynağı belli olmayan yanlış bilgiler, davanın taraflarına, topluma ve yargıya zarar vermektedir

.2. Yargı mensuplarının da basın sözcüsü sıfatıyla bilgi vermesinin önü açılmalıdır.

3. Medya, adli konularda haber yaparken, yanlışlık yapmaması için Adli Haber Editörlüğü bir alternatif olarak düşünülmelidir. Muhabirler bu konuda eğitilmelidir.

4. Kişilik hakları ile basın özgürlüğü ve kamu yararı karşı karşıya geldiğinde kamu yararı tercih edilmelidir. Ancak yayının toplumu bilgilendirme amaçlı yapıldığı da gözden kaçırılmamalıdır. Yayında yönlendirme, karalama, hüküm verme olmamalı ve bireylerin mağduriyetine sebebiyet verilmemelidir.

5. Medya mensupları etik kurallar konusunda eğitilmeli ve otokontrol sistemi kurulmalıdır. Bu sistem etkin bir biçimde çalıştırılmalıdır. Hukukun yanında mesleki kurallar ve meslek kuruluşları da devreye girmelidir.

6. RTÜK tekrar gözden geçirilmelidir. Sadece kamu eliyle değil, ortak bir denetim mekanizması benimsenmelidir. İdari otorite ve siyasi parti temsilcilerinin yanında, medyanın, sivil toplum örgütlerinin, izleyicilerin ve konu ile ilgili tarafların da temsili sağlanmalıdır.

7. Basın özgürlüğünün tam olarak sağlanabilmesi için basının tekelleşmesini önleyecek yasal tedbirler alınarak çok seslilik sağlanmalıdır. Basın çalışanlarının mesleklerini yaparken daha özgür davranabilmeleri için sendikal haklarını güvence altına alan düzenlemeler yapılmalıdır.

8. İnternet yayınları ve bu yolla işlenen suçlar ile ilgili mevzuatın biran önce düzenlenmesi bu alandaki mevzuat boşluğunu dolduracağı gibi kişi mağduriyetinin önüne de geçecektir.

9. Basın habere normal kanallardan ulaşamazsa başka yollardan ulaşmaya çalışıyor ve bu yöntem hak ihlallerine neden oluyor. Basının normal yollarla doğru habere ulaşması sağlanmalıdır.

28 Şubatta masumiyet karinesinin nasıl ihlal edildiği eski bir medya patronu tarafından itiraf edilerek gözler önüne serilmiştir. Ülkemizde masumiyet karinesi çok ihlal edildi. İnsanların hayatı karardı. Bu konuda yasal eksiklikler var. Özellikle internet alanında çok boşluklar var. İdari ve hukuki düzenlemeler bir an önce yapılarak kişilik hakları ve basın özgürlüğü sağlam temeller üzerine oturtulmalıdır.

Tüm Haberler için tıklayınız »