ANASAYFA » yazarlar » ÖMER YATIR
    Evlilik
    Ömer Yatır

                                                                     

    EVLİLİK

    Eskiden evlenenlere bir yastıkta kocayın denirdi.                                                       O evde açlık, yoksulluk, kavga da olsa, evlilik devam eder bir yastıkta kocanırdı. Ama şimdi devir değişti. “Bireyselliğin başladığı yerde, güven bitiği için evlilik kavramı da değişti.”             

    Galiba bizim komşunun evliliğine de böyle oldu. Evlendiklerinde tam bir uyumluluk var demişlerdi ama galiba öyle değilmiş.                                                                 Çünkü baksanıza evden kavga sesleri hiç eksik olmuyor.                                            Oysa başlangıçta konu komşu ne de yakıştırmışlardı onları bir birlerine.                Gerçi bazıları “Çok sürmez bu evlilik, bu iş çok karışık” demişti ama                       Kıskançlıklarına verilmişti.                                                                                                  Ama haklılarmış.                                                                                                                Bakın nasıl gelişti bu öykü.

    Onlar; aileleri istemese de gömleklerini değiştirip 28 Şubatta nişanlandılar, 2002 de, de evlendiler. Damadın Avcı, Haberci, bir de Sanayici 3 kardeşi vardı.           Birlikte yaşıyorlardı, Gelin onlarla da iyi geçinmek zorundaydı.                                 Bilerek geldi, geçinir gider deniyordu. Ama galiba öyle olmadı.

    Anlaşılan gelinle damat anlaştı, önce haberci kardeşe bir hırka örüldü.                 Hırka biraz sıkı olmuştu ama “Olsun sıcak tutar, çıkarma” denildi.                          Kardeş de “Belki zamanla düzelir, şimdilik ev düzeni bozulmasın” diye onu çıkartmadı. Ama bir daha da çıkartamadı.

    Sonra tekrar örgüler örüldü, vitrinlerde sergilendi, geri çekildi.                               Tam ne oldu bunlar derken, örgüler avcı kardeşin evindeki tavan aralarından,     taban aralarından çıkıverdi.                                                                                              O,” Bunlardan benim haberim yok” dese de kimse dinlemedi.                                Fırsat bu fırsat denip, kardeşin bütün dolapları, hatta kilitli çeyiz sandıkları bile ters çevrildi.

    Sonunda da” Kardeş sen suçlusun” dendi.                                                                    Avcı kardeş ve çocukları Sivilce konuk evine dinlenceye gönderildi.

    Babadan kardeşlere düşen mallar da bir sana, bir bana diye pay edildi. Sanayici kardeş “hani bana, hani bana” dese de ona “sıranı bekle, sıra sana da gelecek”  denildi.                                                                                                                                Tabii bundan sonra,                                                                                                          “Sıra bana nasıl gelecek, hisseden pay mı verilecek, yoksa benim başıma             da diğerleri gibi çorap mı örülecek” diye endişeyle beklendi.                                  Ama tabii korkudan da bir şey de denemedi. Onun Çocuklarının bazıları bağırsa da dikkate alınmadı. Hatta onların oyuncaklarından bazıları ellerinden alınarak, Sessiz duran kardeşlerine verildi. Devam ederseniz hepsini alırım denince onlarda susturuldu.

    Bundan sonra damat kendini çok beğendi. Ceketi çıkarıp Smokin giymeye karar verdi. Bunu gören bazı komşular da galiba damadın aklını çeldi.                               “Bir çiçekle bal olmaz, sana yeni bir gelin alalım, gücün kanıtlansın” dedi.          Damat da bunu çok sevdi. Ama eski gelin itiraz etti.

    Gelinin itirazına rağmen, akrabalar, dostlar birleşip görücü gitti.                                     Çeyiz ne vereceksin dendi.                                                                                                        İstekler sıralandı. Tam pazarlıklar bitti derken,                                                                     Bu kez de evde sitemler başladı.                                                                                              Gidip gelirken üşüttüğü düşünülen görücünün ayağına gelin tarafından çorap örüldü gönderildi. Ama gelinin çoraplarının methi bilindiğinden görücü bunu giymedi. Üstelik gelini damada şikâyet etti.                                                                                                        Damat da“Onları oraya ben gönderdim, örecekseniz çorabı benim için örün,          ama siz in ipiniz bana yetmez” dedi.

    Tabii Damat, bununla da kalmadı. İkisinin üzerine olan tüm malları gelinin üstünden alıp kendi üstüne geçirmeye başladı.                                                                      Hatta gelinin altındaki arabayı, kolundaki bilezikleri de isteyince ipler tamamen koptu.                                                                                                                                   Akrabalar, konu komşular yalvar yakar oldular ama damat kimseyi dinlemedi.     Tam Sona doğru geliyoruz galiba derken. Bu kez de Pandoranın kutusu açıldı.     Bu kez de Gelin tarafı, arada bir perdesi açılan camdan dışarıya eski örgüleri gösteriyor. Camı açıp kapatarak hepsini aşağıya saçmakla tehdit ediyordu.                    Galiba bu iş biraz sürecek                                                                                                 Sizce bu iş nasıl biter bilmem ama? Benim bildiğim filler itişerek sevişir. Tabii bu arada çimenler ezilir, sevişmenin sonu genellikle mutlu biter ama ezilen çimenlerin ayağa kalkmasını yıllar alır