EVLİLİK
Eskiden
evlenenlere bir yastıkta kocayın denirdi.
O evde açlık, yoksulluk, kavga da olsa, evlilik devam eder bir yastıkta
kocanırdı. Ama şimdi devir değişti. “Bireyselliğin başladığı yerde, güven
bitiği için evlilik kavramı da değişti.”
Galiba
bizim komşunun evliliğine de böyle oldu. Evlendiklerinde tam bir uyumluluk var
demişlerdi ama galiba öyle değilmiş. Çünkü
baksanıza evden kavga sesleri hiç eksik olmuyor.
Oysa başlangıçta konu komşu ne de yakıştırmışlardı onları bir
birlerine. Gerçi bazıları
“Çok sürmez bu evlilik, bu iş çok karışık” demişti ama Kıskançlıklarına
verilmişti.
Ama haklılarmış. Bakın
nasıl gelişti bu öykü.
Onlar;
aileleri istemese de gömleklerini değiştirip 28 Şubatta nişanlandılar, 2002 de,
de evlendiler. Damadın Avcı, Haberci, bir de Sanayici 3 kardeşi vardı. Birlikte yaşıyorlardı, Gelin onlarla
da iyi geçinmek zorundaydı. Bilerek geldi,
geçinir gider deniyordu. Ama galiba öyle olmadı.
Anlaşılan
gelinle damat anlaştı, önce haberci kardeşe bir hırka örüldü. Hırka biraz sıkı olmuştu ama “Olsun sıcak
tutar, çıkarma” denildi. Kardeş de “Belki
zamanla düzelir, şimdilik ev düzeni bozulmasın” diye onu çıkartmadı. Ama bir
daha da çıkartamadı.
Sonra
tekrar örgüler örüldü, vitrinlerde sergilendi, geri çekildi. Tam ne oldu
bunlar derken, örgüler avcı kardeşin evindeki tavan aralarından, taban aralarından çıkıverdi.
O,” Bunlardan benim haberim yok” dese de kimse dinlemedi. Fırsat bu
fırsat denip, kardeşin bütün dolapları, hatta kilitli çeyiz sandıkları bile
ters çevrildi.
Sonunda
da” Kardeş sen suçlusun” dendi. Avcı
kardeş ve çocukları Sivilce konuk evine dinlenceye gönderildi.
Babadan
kardeşlere düşen mallar da bir sana, bir bana diye pay edildi. Sanayici kardeş
“hani bana, hani bana” dese de ona “sıranı bekle, sıra sana da gelecek” denildi.
Tabii bundan sonra,
“Sıra bana
nasıl gelecek, hisseden pay mı verilecek, yoksa benim başıma da diğerleri gibi çorap mı
örülecek” diye endişeyle beklendi. Ama tabii
korkudan da bir şey de denemedi. Onun Çocuklarının bazıları bağırsa da dikkate
alınmadı. Hatta onların oyuncaklarından bazıları ellerinden alınarak, Sessiz
duran kardeşlerine verildi. Devam ederseniz hepsini alırım denince onlarda
susturuldu.
Bundan
sonra damat kendini çok beğendi. Ceketi çıkarıp Smokin giymeye karar verdi.
Bunu gören bazı komşular da galiba damadın aklını çeldi. “Bir çiçekle bal
olmaz, sana yeni bir gelin alalım, gücün kanıtlansın” dedi. Damat da bunu çok sevdi. Ama eski
gelin itiraz etti.
Gelinin
itirazına rağmen, akrabalar, dostlar birleşip görücü gitti. Çeyiz ne
vereceksin dendi.
İstekler sıralandı. Tam pazarlıklar bitti derken,
Bu kez de evde sitemler başladı.
Gidip gelirken üşüttüğü düşünülen görücünün ayağına gelin tarafından
çorap örüldü gönderildi. Ama gelinin çoraplarının methi bilindiğinden görücü
bunu giymedi. Üstelik gelini damada şikâyet etti.
Damat da“Onları oraya ben
gönderdim, örecekseniz çorabı benim için örün, ama siz in ipiniz bana yetmez” dedi.
Tabii Damat, bununla da kalmadı. İkisinin üzerine olan tüm malları gelinin üstünden alıp kendi üstüne geçirmeye başladı. Hatta gelinin altındaki arabayı, kolundaki bilezikleri de isteyince ipler tamamen koptu. Akrabalar, konu komşular yalvar yakar oldular ama damat kimseyi dinlemedi. Tam Sona doğru geliyoruz galiba derken. Bu kez de Pandoranın kutusu açıldı. Bu kez de Gelin tarafı, arada bir perdesi açılan camdan dışarıya eski örgüleri gösteriyor. Camı açıp kapatarak hepsini aşağıya saçmakla tehdit ediyordu. Galiba bu iş biraz sürecek Sizce bu iş nasıl biter bilmem ama? Benim bildiğim filler itişerek sevişir. Tabii bu arada çimenler ezilir, sevişmenin sonu genellikle mutlu biter ama ezilen çimenlerin ayağa kalkmasını yıllar alır