ANASAYFA » yazarlar » ÖMER YATIR
    YAŞAMDA DÜNDEN BUGÜNE DEĞİŞİM
    Ömer Yatır
    YAŞAMDA DÜNDEN BUGÜNE DEĞİŞİM Canlılığın ilk oluşumu hücredir. Hücre taşıdığı kromozomlar ile çevresel uyumunu sağlar. Kromozomlar hücreyi dış etkenlere karşı hazırlıklı olacak şekilde kimyasal donanımla donatır. Yani her hücrenin bir gen zinciri vardır. İlk oluşan çok hücreli Bitkiler dir. Daha sonra hayvanlar ve en son olarak da insan oluşmuştur. Binlerce yıllık yaşam sürecinde, her tür canlı, değişen yaşam koşullarında varlığını koruyabilmek için sürekli genetik değişimler geçirmiştir. Bilimdeki bunun adı da MUTASYONDUR. Bu değişimi gösterebilen canlılar yaşama devam eder, değişim gösteremeyenler ise yok olur. Bunun adına da DOĞAL SELEKSİYON denir. Bu verilere göre her canlının dünde kalan bir atası vardır. Bugünkü hali onun değişmiş halidir. Buna da Bilim adamları EVRİM adını verir. Her canlı yaşamını devam ettirebilmek için enerjiye, çoğalabilmek için de karşı cinse gereksinim duyar.Canlı enerji sağlayabilmek için değişen koşulların farklılığını araştırır ve onlar arasından kendisi için yeterli olanı seçer.Örneğin ilk insan enerjisini doğada hazır var olan bitki ve hayvanlardan sağlamıştır.Bu yeterli olmayınca da arayışa geçmiş, önce avlanmış daha sonra ise toprağı kullanmayı başarmıştır. İnsan, yaşam sürekliliğini devam ettirmeye çalışırken Bitki, Hayvan ve diğer insanlarla da bir iletişim değişimi geçirmiştir. Bu iletişim değişimi, sonraları insanın evreni kontrolü arayışına dönüşmüştür. Örneğin, İnsan önce hazır olan bitkileri yemiş, sonra onların tohumlarından ürün çoğalmasını sağlamış,daha sonra ise çaprazlama yöntemleriyle çeşitliliğini geliştirilmiştir.. İnsanın hayvanlarla olan iletişiminde ise, önce onlardan korunmaya çalışılmış, sonra onlardan faydalanma öğrenilmiştir. Bugün ise insanın, bitki ve hayvanlar üzerindeki genetik çalışmaları hala devam ettirmektedir.(Çeşitli hayvanların genetik kopyalanmasında olduğu gibi.) İnsanın İnsanla olan iletişiminde ilk yakınlaştığı karşı cinsidir. İlkel topluluklarda kadın egemendir. O zamanlar Kadının 6-7 tane eşi vardır. Ama hepsi sıradan değildir. Bu eş kişiler var olanların en dayanaklılarından, en elverişlilerinden seçilir. Toprağın işlenmesi ve yerleşim başladıktan sonra ise kadın ve erkek arasındaki hâkimiyet değişir. Çünkü artık toprağın ve ürünün sahibi Erkektir. Bu nedenle de egemen güç bu kez o olmuştur. Bu kez seçicilik ona geçmiştir. Daha sonra kadının üretimde yer alması ile hâkimiyet eşitlenir gibi olmuşsa da, erkekler gerek fiziki güçlerini kullanarak, gerekse toplumu yönlendiren dinsel olguları kullanarak hâkimiyetlerini korumaya çalışmışlardır. Orta çağ döneminde ise, kadın eve hapsedilerek yetilerinin farkına varması önlenmiş, kendine olan güveni azaltılmıştır. Bu dönemde kadının sadece cinsel üretkenliği göz önünde tutulmuştur. Örneğin: Müslüman ve Hıristiyan toplumlarda kadın üretimde yoktur. Kadın satın alınabilir bir değerdir. Herhangi bir uyuşmazlıkta kadının tanıklığı bile geçerli değildir. Bu arada İnsanlar iletişim kurarken, bazı olaylarla ben olgusunu da edinmeye başlar. düşüncesi ilk insan cinayetini işletir. (Kabil in Habil i öldürmesi kendisine verileni kabul etmemesi nedeniyledir.) Bu ben olayı, daha sonra güç kullanarak zayıfın elindekini almaya dönüşür. Bunun adı da, kimi zaman ülke korunması, kimi zaman da din yayılması olur. Sonuç ise Milyonlarca insanın ölümüdür.( 1. ve 2. Dünya savaşları, Haçlı seferleri, İslam’ın yayılması gibi.) Görülüyor ki İlk çağlardan günümüze her şey bir değişim geçirmiştir. Olmaz denilenler olmuş, çoğalmaması gerekenler çoğalmıştır. Ama bir tek şey başarılamamıştır. O da SEVGİ Birileri Onun adını kullanarak (Kendileri için Pazar olsun diye!) kutlanası bazı günler düzenlemiştir ama, sevgi bir türlü benimsetilememiştir. Galiba bunun nedeni biz olamamaktır. Çünkü Sevgi, ben değil bizdir. Sevgi, doğayı, yarını kucaklamaktır. Sevgi, çocukların gülen yüzüdür. Peki, Çoğaltabilseydik eğer Sevgiyi, ne olurdu? Kim bilir belki de doğa bu kadar kirletilmezdi. Üretilen artı değer silahlanma için değil, belki de geleceği değiştirecek çocuklar için harcanırdı. Olmadı, biz bu olumlu değişimi gerçekleştirmeyi başaramadık. Sevgiyi yeşertemedik, kirliliği de artırdık. Ama Yarın, yarın varsa eğer, bilin ki değişim de vardır. Çünkü bu diyalektiğin yasası. Yarın da sıra sizindir.. Siz de başaramazsanız eğer, işte o zaman, belki bu değişim son değişim olacaktır. Çünkü o zaman belki yarın olmayacaktır.