ANASAYFA » yazarlar » ÖMER YATIR
    İNSAN VE İNANDIKLARI
    İnsan bir çeşit enerji birikimi midir? Bence evet
    Tanrı, Kur an da yaradılıştan bahsederken, insanı \"Topraktan yarattım.\"demişti.

    Bu gün Toprak yapısına bakarsak, toprak birçok minerallerden oluşmuştur.

    Demir, Çinko, Kalsiyum, Sodyum bunlardan bazılarıdır.

    Peki, insanda bulunan mineraller bunlardan farklımıdır?

    Hayır, Onlar da ayni mineralleri taşır.

    O halde Kur an, topraktan yaratılmadan bahsederken, galiba insanın dünyada var olan minerallerden oluşturulmuş olduğunu bize duyuruyor. Herhangi bir nedenle bunlardan bir eksilme olduğunda da, bunu nereden tamamlayabileceğimizi bize gösteriyor.

    Her element Elektron, Proton ve nötronlardan oluşmuştur. Elektronlar negatif, protonlar ise pozitif yüklüdür. Elementler nötr haldedir.

    Pozitif veya negatif yüklerden aynı guruplar bir birini iter, farklı guruplar ise çeker. Bundan doğan elektron fazlalaşması veya eksilmesi de atoma elektriksel bir yük kazandırır. Bu bir enerji bikrimidir.

    İnsanın taşıdığı elektriksel yüklerde de, başka enerji gurupları ile karşılaştığında pozitif veya negatif yükten fazlalaşmalar olabilir. Yük fazlalığında da insan organizmasında rahatsızlıklar görülür. Bu durumda da, biz bir hekime gider ilaç alırız.

    Ama bakarsanız bu ilaçların kimyasal bileşiklerine? Onların da birçok mineral, element ve bileşiklerinden oluşmuş olduğunu görürsünüz.

    Yani, biz onları bu kez doğadan değil, bir başka şekilde üretilmiş olarak Eczane adlı marketlerden alır ve nötrleşmeyi sağlarız.

    Bazen ise, bu gibi zor durumları yaşamaya başlandığımızda tanrıdan yardım bekleriz. Talebimize yanıt alamazsak da, kaderimizmiş deyip suçu yine Tanrıya bırakırız.

    Oysa suya yabancı madde karıştıran da, karışmasına seyirci kalarak kirlenmesine neden olan da bizler değil miyiz?

    Eksilen enerjimizi tamamlayabilmemiz için var edilmiş olan doğayı kirleten de biziz, onda yaşayan canlılığı yok eden de biziz.

    Hâlbuki Tanrı bize ilk başlangıçta çözümü göstermiştir. Siz doğayla bir bütünsünüz, ona verdiğiniz zarar kendinize verdiğiniz zarardır demiştir.

    Kişisel hırs ve ihtiraslarınızdan kurtulmadıkça cezalandırılacaksınız derken de, galiba, bizi bunu düşünmeye itmiştir.

    Tanrı bize kendisinden bir parça kattığını müjdelemiştir. Bu akıldır. Akıl düşünüp üretme, katkılarla yaşamı güzelleştirme için bize sunulmuş bir lütuftur.

    Peki, biz bu aklı ve akılla ulaştığımız bilimi nasıl kullanıyoruz?
    İnsanlığın yararına mı dersiniz?
    Hiç sanmam.

    Bakın tarihe, maden devrinde insanlar demir ve çeliği kullanmayı öğrendiler. Önceleri bundan yaşamlarını kolaylaştıran araçlar yaparken, sonraları bunlardan kılıç ve ok üretip bunları başkalarına ait hakları gasp etmekte kullandılar.

    Bilim adamları BARUT u buldular. İnsanlığın büyük bir çoğunluğu bunu diğer insanların haklarını gasp etmek için onları öldürmede kullandılar.

    Buhar makinelerini buldular. Bunu sanayi üretimi gerçekleştirmenin yanında, daha uzak yerde yaşayan insanların ellerindeki birikimleri talan etmekte kullandılar.

    Bilim adamları Atom enerjisini üretip, insanların faydasına sunarken, birileri de yapılacak harcamaları küçültüp patlamasına veya sızıntı olmasına neden oldular.

    Ya da Atom enerjisini silah enerjisi olarak kullanıp, milyonlarca insanı yok ettiler.

    Genetik çalışmalarla bitki ve hayvan türleri üzerinde yeni oluşumlar yaratırken bunu insanlığın yararına değil, gıda tröstleşmesinde, ya da biyolojik silah oluşturulmasında kullandılar.

    Başka insanların katkılarıyla sahip oldukları sermayeden 12 Milyar doları insanlığın açlığı için harcamazken, 124 Milyar doları Silahlanma için harcadılar.

    Peki, kimi yok etmek için harcıyorsunuz bu parayı?
    Tanrıdan bir parça taşıyan insanı yok etmek için.
    Ne yazık ki bunun bir kısmı, güya tanrı adına yapılıyor.
    Asıl üzücü olan da bu.
    Kimilerimiz ise, Tanrı adına konuşmaya pek hevesli.

    Baksanıza Kıyamet günü zamanının tanrıdan başka kimse tarafından bilenemeyeceği gerçeğini unutmuşlar, kıyamet 2012 de olacakmış galiba, bunlar kıyamet belirtisi deyip, kur an a rağmen ona zaman biçiyorlar,Çocuk sahibi olamayanlar, Allah vermedi napalım diyor,Trafikte veya terörde yakınını kaybedenler, kısmet ömrü bu kadarmış diyerek yine göndermeyi tanrıya yapıyorlar.

    Biz tanrının bir parçasıysak eğer, biz tanrının bize verdiği aklı taşıyorsak eğer,Bu yanlışlardan kurtulmalı, seyirci olmaktan vazgeçip, artık sahaya inmeliyiz.

    Artık bu oyun böyle oynanmamalı demeliyiz.

    Tanrı bizden abdest almamızı isterken, ona yoğunlaşarak yaklaşmamızı engelleyecek, negatif yüklerden arınmamızı ister,Camilerde cem olun derken, birbirimizi ve yaşamımızdaki süreci fark etmemizi ister.

    Peki, acaba kaçımız ibadethanelerde bu yoğunlaşmaya ulaşabiliyoruz,
    Siz, ibadet ederken sizi etkileyen negatif etkilerden kurtulup, tanrı için yoğunlaşabiliyor musunuz?

    O halde gelin bir olalım. İnsanı sevelim, doğayı sevelim. Aklı, onların daha güzel yarını için kullanalım.

    Başarabiliriz.

    Bir olursak eğer göreceksiniz ki başarabiliriz. Çünkü biz onlardan daha çoğuz.

    Biliyorum başarabiliriz. Çünkü biz tanrının parçasıyız.

    Biliyorsunuz Onun için olmaz yoktur. Bizim için ise Olmaz\" sadece o gün için, o kullandığımız yöntemle olmayandır.

    Gerçekten istersek, inanın ki o isteğimiz mutlaka olur. .01.09.2011