ANASAYFA » yazarlar » CEMAL İNCESOYLUER
    Bu ülkede birde “Türk sorunu” var!
    CEMAL İNCESOYLUER

    Bu ülkede birde “Türk sorunu” var!

     Kürt realitesi (Kürt gerçeği), Kürt sorunu, Kürtçülük meselesi, Terör sorunu, PKK problemi derken; İmralı süreciyle başlayan abuk sabuk konuşmalara şahit olduk. Hükümet kanadından gelen sert bir eleştiri üzerine AK Partili akil kurmaylar teskin yarışına girerken, BDP’li milletvekillerinden gelen saçma sapan iddia ve konuşmalar üzerine “aman sürece zarar verilmesin” telaşıyla, maksadını aşan ifadeler cümleleri kuruldu. En son, BDP’li milletvekili Sırrı Sakık’ın CHP milletvekili Birgül Güler’e cevap için yaptığı konuşma.

    Peşin peşin söyleyeyim, içimde büyüttüğüm uzaklardaki bir umut üzerine bu “barış sürecini” destekliyor ve bu ülkenin terörden kurtulması için küçük ihtimallerin dahi çok değerli olduğunu düşünüyorum.

    Gel gör ki, CHP’li milletvekili Güler’in meclis konuşması ne kadar tahrik edici ve aşağılayıcı ise, BDP’li milletvekili Sakık’ın konuşması da aynı oranda tahrik edici ve tarih bilmez cühela iddialarından oluşuyordu. Tarihin milattan önce ve sonrası bütün zamanlarını didik didik ettiğinizde; sahnede bir “Kürt Devletine” rastlayamazsınız. Evet, tarihin çeşitli zamanlarında Zerdüşt Kürtler, Hristiyan Kürtler, Ateşperest Kürtler, Yahudi Kürtler ve Müslüman Kürtler gibi geniş inanç yelpazesinde bu tebayı görebiliriz. Ve fakat, devlet ve medeniyet gibi milleti millet yapan kavramlara uygun bir ize rastlamamız mümkün değildir. Kürt Kral ve komutan Selahattin Eyyübi ise, İslam Medeniyetinin göz kamaştırıcı “ümmet devletin” lideriydi. Selahattin Eyyübi, bütün İslam coğrafyasında Haçlı Ordusunu hezimete uğratan ve Kudüs’ün fatihi kumandan olarak mihnetle yad edilir.

    Bugün ki BDP’nin Selahattin Eyyübi’ye sahip çıkacak ne argümanları, ne ufuk gayeleri, nede formasyonları yoktur. Büyük kumandanın ne fikri, nede tarihe geçmiş mücadelesinin gayesiyle ilgili uzaktan-yakından bir bağlantıları söz konusu bile değildir.

    Gerek BDP’li Gülten Kışanak, gerekse Sırrı Sakık’ın konuşmalarına baktığımızda, ortada ciddi bir “Türk Sorunu” olduğu zehabına kapılıyoruz. Kana, silaha ve PKK terör örgütüne yaslanmış meclisteki BDP’nin bugüne kadar siyasal üretim kabızlığı çekmesini ise yadırgamıyorum. İmralı ve Kandilden bir işaret ve talimat alamadıkları sürece, ellerini nereye koyacaklarını bilemeyen BDP’li milletvekilleri, elbette özgür iradeleriyle politika üretip, geliştiremezler. BDP cephesinde bu şaşkınlık ve akıl tutulması yaşanırken, CHP’de de farklı damar ve kanatlardan gelen açıklamalar, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu zor duruma sokmaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu, her gün eli yüreğinde bekliyor.

    CHP’nin son bombası Aydın Milletvekili Osman Aydın’dan geldi. CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün abukluklarını partililerine anlatırken, hiçte yabancısı olmadığımız “darbe seviciliğini” veciz cümlelerle deklare etti. CHP\'nin Aydın milletvekili ve Çine Belediyesi\'nin eski başkanı Osman Aydın Çine Belediye Başkanı ve Partililerle birlikte önceki gün yaptığı köy ziyaretinde yaptığı konuşmada \"Eskiden ihtilaller olurdu. Arada bir iktidar değişikliği söz konusu olurdu. Şimdi o ihtilali yapacak olan komutan da kalmadı. Hepsini tasfiye ettiler. Şimdi öyle bir kurtuluş yok. Tek kurtuluş var sandık. Sandığa giderken doğru düzgün hareket edeceğiz. Köylerin mülkiyetlerine el konulup, tüzel kişiliğinin kaldırılmasının mutlaka hesabını sormamız lazım. Ak Parti\'de Tayyip sopayı kaldırdığında herkes suspus. Orada bir tane düşünce var, ya kabul edersin ya etmezsin. CHP\'de ise disipline aykırı hareket etmek kaydı dışında çokseslilik söz konusudur. Tek parti dönemi ve Atatürk\'ün dönemi sürekli eleştiriliyor. Fakat şimdi tek partiden daha sert bir iktidar var. Hiç kimse görmüyor\" ifadelerine yer vermişti. 

    75 milyonluk Türkiye’de, yapılan açıklamalara baktığımızda “Türkler” bir azınlık ve dolayısıyla, azınlıkların temel kompleksleri içerisinde yer alan “varlık mücadelesine” soyunmuş bir hali söz konusu. Bunu bir ironi olarak söylesekte, bu ülkenin zenginliği şeklinde değerlendirdiğimiz etnik kökenlerin çıkardığı gürültü, bana boş tenekenden çıkan ses gibi geliyor. Evet, “Türkçülük” olmasın ama, bu coğrafya’da “Türk Milleti” kavramı, bir ulusun kökeni babında algılanmıyor ki… “Türk Milleti” kavramından rahatsız olanların “Kürtçülük” üzerine yaptıkları betimleme ve köpürtmelere ne diyeceğiz? Üstelik, bin yıldır “Millet” kavramı ve onun önüne konulan “Türk” kelimesi, İslam literatürüdür. 1885’li yıllarında çıkan İngiliz ve Fransız gazetelerinde, Osmanlı İmparatorluğu “Türk coğrafyası” şeklinde yazılıp, tarif ediliyordu. Hala, Avrupa’da yaşayan çeşitli ırklara mensup Müslümanlara “Türk” denilmesi, yabancıların bakışının değişmediğinin göstergesidir. Selahattin Eyyübi bir Kürt olmasına rağmen, yabancı tarihçiler O’nu Türk komutan diye yazmıştır.

    Barış sürecinin, PKK terör örgütü ve siyasal uzantısını neden rahatsız ettiğini merak ediyorum? Aslında bu cevabını bildiğimiz bir sorudur. Kandan beslenen terör örgütünün siyasal uzantısı, barış sürecinde bir aktör olmak için yanıp tutuşmaktadır ama, hükümetin pek muhatap almaya niyeti yoktur.

    Eğer kan duracaksa, barış sürecine bir şans verilmelidir. Ne askeri vesayet ve darbe şakşakçıları, nede terörün devam etmesinden fayda umanlar, Türkiye’nin aydınlık geleceğini engelleyemezler. Türkiye’nin aydınlık geleceği ise, terörden ve darbeden ebediyen kurtulmamıza bağlıdır.

     

    *Cemal İNCESOYLUER