ANASAYFA » yazarlar » CEMAL İNCESOYLUER
    Geç gelen adalet, adalet değildir...
    Muğla’da başlayan kalkışmanın, Tokat’a sirayet ettiği konusunda ciddi kuşkular var.
    MHP Tokat İl Başkanı Murat Polat’ın, gazetemizde manşetten duyurduğumuz bir haberi üzerine kendisiyle yüz yüze görüştüm. Önemli bir iddiaydı. Başkan Polat’ın söylediklerinin yanı sıra, söylemedikleri daha çoktu. Medya’da paylaşmadığı konuları paylaştı.

    21 Mayıs’ta vukuu bulan olayda, Emniyet Teşkilatının ihmalini düşünüyordu. Hatta, daha da ileri gidip, yanlı davrandıklarını dahi ifade ediyordu. Bu konudaki düşüncelerimi Başkanla paylaştım ve Tokat İl Emniyet Müdürü Mustafa Aktaş’ın “operasyonel lider” görevlerini başarıyla yapmış birisi olduğunu söyledim.

    Ancak, Başkan Polat’ın Tokat zaviyesinden çıkıp, Muğla’da başlayan“PKK’nın Üniversitelerdeki” kalkışmasını somut veriler üzerine örneklendirmesi, doğrusunu isterseniz beni de ciddi olarak korkuttu.

    Başkan’ın söz konusu Ülkücü öğrenciler ile PKK sempatizanı öğrenciler arasında meydana gelen yaralamalı arbededeki kuşkusu, yönetimin özensiz ve dikkatsiz davrandığına ilişkindi.

    Olayın içinde ve ayrıntıları çok iyi biliyor, Murat Başkan. Bu konuda haklı olduğunu ya da haksızlılığını ifade edemem. En azından, iddiasında yer alan Emniyet Müdürümüz Mustafa Aktaş’ı da dinlemem gerekir.

    Kendilerini tanıyorum ve nasıl bir operasyonlara imza attığını, bu göreve getirilişindeki stratejik tercihin neler olduğunu tahmin edebiliyorum. Çünkü Tokat, terör örgütlerinin ve özellikle PKK’nın geçit bölgesi yapmak için çok uğraştığı bir bölgedir. TİKKO ve DHKP-C’yi de zaman zaman taşeron olarak kullanmıştır.

    Suç ve suçlunun hiçbir zaman inanç ve siyasal kanaate uygun değerlendirilmeyeceği düşüncesindeyim. Çünkü adalet, eylemi yargılar.

    Bu ülkede, uzun zaman 141, 142, 146 ve 163 maddeler marifetiyle düşünceleri de yargılayarak; Türkiye’nin düşünce hapishanesine çevrildiğini hepimiz biliyoruz.

    Hatta, daha da ileri gidilerek “niyet okuma” gibi bir ucubede işletilmiştir. Oysa esas olan, silahlı bölücü bir eylem olmadığı sürece, bütün düşünceler, görüşler ve fikirler muhteremdir.

    Üniversiteler, bütün dünya’da “özgür düşüncenin”merkezidir. Gaziosmanpaşa Üniversitesinin içerisinde yaşanan bu olayların kontrolü nasıl yapılır, bilmiyorum? GOÜ Rektörü Prof. Dr. Zehra Seyfikli’nin bulunduğu görevden ayrılmasının yakınlaşmasından doğan bir aciziyeti görmemek mümkün değil.

    Muğla’da, Mersin’de, Van’daki Üniversitelerde başlayan; 21 Mayıs’ta da Tokat’ta meydana gelen öğrenciler arasındaki arbede, yine Başkan Polat’ın ifadesiyle “PKK sempatizanı ile Ülkücüler” arasında gelişiyor.

    Tokat’ın iki şansı var: Birincisi, Tokat Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Küçük, diğeri de, Tokat İl Emniyet Müdürü Mustafa Aktaş… Tokat gibi geçit bölgesinde bulunan bir şehirde, başsavcı ve emniyet müdürünün önemi, zamanla çok iyi anlaşılacaktır.

    Cumhuriyet Başsavcımız Küçük’ün Tokat’ın“suç haritasını” çıkardıktan sonra, terör ve çete yapılanmalarının röntgenini çıkardıktan sonra üzerine gitmesini belki, kamuoyuna pek yansımayan rutin olaylar olarak görebiliriz.

    Emniyet Müdürümüz Aktaş’ın da, bu şehre tercih edilişinin çok anlamlı ve isabetli bir karar olduğunu çok yakın zamanda hep birlikte göreceğiz.

    Çok bilinen sözdür, “Geç gelen adalet, adalet değildir.”Tokat’ta, adalet çarkı belki son 30 yılın en süratli işlediği bir zamanı yaşıyoruz. Tokat’ta yaşanan olaylar karşısında insanları ve kurumları ötekileştirme alışkanlığımız, soğuk savaş yıllarındaki “Komünistler Moskova’ya” sözünü hatırlatıyor.

    Bu 30 yıl önceden kalma retorikler, ne barışı, nede düşünceleri özgürce ifade etmenin yolunu açmaz.

    Bu ülkede ve bu şehirde; hiç kimse kendisini daha çok vatansever, öteki diye tanımladıklarına da “vatan haini”yaftasını vuramaz. her şeyi usuletle ve suhuletle değerlendirmek zorundayız.

    Üniversite öğrencileri; ellerinde falçata yerine, bilgisayar ve klavye olmalıdır. Koltuklarının altlarında kitaplar bulunmalıdır. Sokaklarda kazanılanlar, yine sokaklarda kaybedilir.