ANASAYFA » yazarlar » CEMAL İNCESOYLUER
    Filistin’de zulüm, İskenderun’da terör
    Eşzamanlı saldırının “tesadüf” olmadığı, salt hükümet cenahı değil, muhalif cenahı tarafından da dile getiriliyor.
    İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından organize edilen “Gazze iyilik ve hayır kervanı” , İsrail’in 72 mil açıklarında, sabah saat 04.30’da Siyonist İsrail askerleri tarafından basılarak, insanlar öldürüldü.

    Küçük bir ayrıntı; baskın sırasında İsrail askerlerinden birisinin cebinden düşen isim listesi, aslında İsrail’in bu baskınını bir “suikast konsepti” olarak yapmayı planladığı şeklinde algılandı. Cihan ve İHA Haber Ajansının vizöründen tüm dünyaya görüntü servisi yapılması; İsrail’in bir noktada bu planını dumura uğrattı.

    Aynı gece, İskenderun’da bulunan “Kıta Sahanlığı Komutanlığına” düzenlenen roketatar ile başlayan saldırı sonucunda; 6 askerimiz şehit, 7 askerimizde gazi oldu.

    Her iki olayın bu denli örtüşmesini; bir çok kesim tesadüfi bulmadı. PKK terör örgütünü bu dünyada kullanmayan bir ülke kalmadı, aslında. En son Yunanistan, PKK ile lojistik ilişkilerini dondurdu.

    Biliyorsunuz, Suriye, ABD, K. Irak, Libya, Belçika, Hollanda, Fransa ve Almanya bu konuda at başı gidiyordu. Yine Arap ülkelerinin bir çoğu; PKK terör örgütüne şöyle veya böyle omuz verip destek olmuştu.

    Geçen hafta, avukatları aracılığıyla kamuoyuna bir mesaj gönderen terörist başı Öcalan; “Kürt Açılımında”kendisinin muhatap kabul edilmediğini öne sürerek; PKK’ya katliam işareti verdi.

    Ama ilk defa, İsrail’in bu katliamı bu kadar geniş tepki gördü. Ortada kalan sadece ABD, şu saate kadar bütün açıklamaları“kem küm” üzerine sürüyor. İki alçak devlet: ABD ve İsrail… Emperyalizm’in en koyusunu ortaya koyan ABD, ikiyüzlü dünya politikasını ülkeler üzerinde, özellikle de Türkiye’de egemen kılmaya devam ediyor.

    İsrail’in bu pervasızlığı, ABD ve Newyork Borsası üzerindeki hakimiyetinden kaynaklanıyor.

    1800’lü yılların sonu ve 1900’lü yılların başından itibaren; Ortadoğu’daki toplulukların Osmanlı İmparatorluğuyla giriştiği mücadeleyi burada hatırlatmak istemiyorum.

    O dönemde yaptıklarına bakarak, bugünün şartlarını değerlendirmek yanlışta olabilir. Ancak, yakın tarihimizdeki olaylar, yine de Türk Milletinin “adalet ve merhamet”duygularını köreltmedi.

    Geçen akşam, bir televizyon kanalına emekli bir orgeneral çıkmış ahkam kesiyor. Sivil inisiyatif ne demek, onlardan habersiz üfürdüğü düşüncelere çok güldüm.

    Mesela, Gazze Filosuna Türk Hükümetinin zırhlı gemiler neden verilmemiş? Böylesine olaylara uzak düşünce kırıntıları, elbette, devlet ve ülke olmanın ne demek olduğunu da algılaması mümkün değil.

    Gazze’de, Siyonist İsrail’in bir kuşatması var ve 2007 yılından bu yana kesintisiz sürüyor. Sınır komşusu Mısır, tek açık kapı iken, oda bu kapısını Filistinlilere kapattı. Bakın devletlerin açıklamalarına. Arabizm’in en koyusunu, oluşturdukları“Arap Birliğiyle” pekiştiren ülkelerin bu son İsrail katliamıyla ilgili beyanatlarına; ceviz kabuğunu doldurmayacak, hatta, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışına tıpatıp uyan bir tavır içerisindeler.

    Siyonist askerler, sabaha karşı baskını, Türk Bayraklı “Mavi Marmara” gemisine yaptılar. Filonun tamamında bulunan 600 aktivistin 400’ü Türk’tür. Bir ülkeye savaş açmak elbette kolay bir karar değil. Ama, İsrail’in bu pervasızlığı ve müdanasızlığının da bir hesabı sorulmalıdır.

    Mesela, monşerlerin “One Minute” çıkışıyla ilgili endişelerinin yersiz olduğunu gördük. Çünkü, Türk Silahlı Kuvvetleriyle, İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında 3 değişik zamanlarda tatbikat planlarının olduğu ortaya çıktı ve bu olayla birlikte bu tatbikatlardan çekildiğimiz ilan edildi.

    Yine, TSK ile İsrail arasında kapsamlı silah ve mühimmat anlaşma ve alışverişlerimizin devam ettiğini öğrendik. Özellikle, tankların modernizasyonu yönündeki ilkesel anlaşmalar yürürlükteydi.

    İsrail ile ilişkilerimizin yeniden gözden geçirilmesinden ziyade; ciddi yaptırımlara imza atmanın zamanı gelmiştir. Mesela, Manavgat Suyu ile ilgili devam eden görüşmeler derhal kesilmelidir.

    Türkiye’de yaşayan Musevi vatandaşlarımızın hayat hakları korunmalı ama, İsrail’in Gazze’deki sivil Türk Gemisine yaptıkları bu saldırının da bir cevabı verilmelidir.

    Belki, bugüne kadar yapılan açıklamalar, diplomatik bir dilin özenle kullanılmasıyla neticelense de, gerekirse bir savaşı göze alacağımız hissettirilmelidir.

    Çünkü, Siyonist İsrail’ler Gazze Filosundaki insanlarımızı gözlerini kırpmadan öldürmesi; onların gerekirse Türkiye ile savaşacaklarının bir mesajıdır. Bizim de, aynı mesajı vermemiz gerekmez mi?