ANASAYFA » yazarlar » SALİH ERGÜL GENEL BAŞKAN
    KİMSEYE RANDEVU VERMEYİN
    DUYGU KARAHASANOĞLU
    “YARIN KİMSEYE RANDEVU VERMEYİN” Mehmet Ali Birand’da son yolculuğuna uğurlandı. Basın dünyasından bir yıldız daha kayıp gitti. Yazılarını, kitaplarını, haberlerini, bırakıp aramızdan ayrıldı. Yetmiş yıllık hayatına gazeteci ve yazar olarak bir çok şey sığdırdı. 1964 yılında başladığı gazeteciliğe yaşamının son nefesine kadar ara vermeden devam etti. yorulmak bilmedi, neşeli, esprili kendine has üslubuyla milyonları ekran başına kilitlemesini bildi. Kanal D Ana haberi sunduktan sonra “yarın kimseye randevu vermeyin” sözüyle son noktayı koyardı. Birand, için gazetecilik vazgeçilmez tutkuydu. Mesleğine aşkla bağlıydı. Televizyonlarda yaptığı programlarla bazı kesimleri rahatsız etse de, Birand, inandığı yoldan gitmekten asla vazgeçmedi. Kalemini doğruluktan yana kullanırken, televizyon programlarının da, yanı ilkeli yayın anlayışıyla yaklaştı. Hayat, böyle bir şey olsa gerek. Belli bir dönem dünyada kalıyorsunuz, daha sonra sessiz sedasız kimseye haber vermeden ayrılıyorsunuz. Ömür denilen de, dünyada belli bir süre misafirlikten başka bir şey değil. Yaşamlar belli noktalarda sürdürülür. Herkes bir meslekle meşgul olup, ömür basamaklarını ağır ağır çıkar. Bu ağırlık omuzlara çökünce, hayatın çıkış basamakları daha da, zorlaşır. Mehmet Ali Birand, kendi deyimiyle, “hayatta şans çok önemlidir.” Gazetecilik mesleğine rastlantı denilebilecek bir şekilde başladı. Abdi İpekçi’yle tanışması gazetecilik mesleğine adım atmasına vesile oldu. İpekçi Birand’da gördüğü enerjiyi gazetecilik mesleğiyle pekiştirebileceğini ilk o yıllarda anlamıştı. Birand’ın ilk olarak elinden tutan dayısı olmuştu. Ardından Abdi İpekçi, geldi. Birand, 32. Gün programıyla ezberleri bozdu. İlgiyle izlenen programa kimler konuk olmadı ki! Dünya liderlerini tek tek konuk eden Birand, iki dil bilme avantajını da, kullandı. Hayat bir oyundu. Biz insanlarda rol alan figüranlarız. Her birimiz sahneye farklı rollerle çıkar, rolümüzü en iyi şekilde yaptıktan sonra sahneden ayrılırız. Kimi zaman güleriz kimi zamanda ağlarız. Kimi zaman acı çeker, kimi zamanda mutlu oluruz. Ufacık yüreklerimize en büyük sevdaları sığdırırız. Birand, eşi Cemre’yi tanıdıktan sonra hayatının seyri kendine göre yine değişmişti. Aşk yaşanır, anlatılmaz. Duygular, belli bir noktaya yoğunlaştığında, bazı şeyle kendiliğinden halledilir. Birand’ın kendi kaleminden hayat çizgisinden verdiği kesitler; “1997’de ünlü 28 Şubat müdahelesine muhalefetim ve Kürt sorununda resmi ideoloji ve söyleme karşı çıkmam nedeniyle, asker tarafından andıçlandım. Genelkurmay Başkanlığı’nda hazırlanmış bir komplo sonucu, SABAH’tan kovuldum ve Show TV’deki programım da durduruldu. Asker, Kürt sorunuyla ilgili tutumumdan dolayı beni cezalandırmıştı. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim. Bu korkunç olay, bir yandan bana çok farklı bir dünyayı da açtı.1997 Temmuzunda, askerden korkmayan tek patron sayılan Aydın Doğan, CNN TÜRK’ ün kuruluşunda bana görev verdi ve POSTA gazetesinde başyazı yazmaya başladım.” Mehmet Ali Birand’a Allah’tan rahmet diliyorum. Tüm basın camiasının başı sağ olsun.