ANASAYFA » yazarlar » SALİH ERGÜL GENEL BAŞKAN
    ENDİŞELERİM VAR
    Etrafımıza şöyle bir bakalım. Neler oluyor ve nasıl oluyor? diye.
    SİYASTETE BAKALIM :
    İktidar bir şeyler yapmaya çalışıyor. Muhalefet istemezük diyor. Yargı,\"Bizi siyasallaştırıyorsunuz\" diyor. \"Bu Anayasa Taslağı Anayasaya aykırı\" diyor. İktidar, \"vekil sayımız yetmezse, halka gideriz\" diyor. Muhalefet,\" referanduma da (halkın iradesine) hayır\" diyor.

    TİCARETE BAKALIM:
    Kriz var yandık, öldük, bittik diyorlar. Devlet desteği istiyorlar. Karşılıksız kredi almanın peşindeler. Alalım ödemeyelim. Beş sene sefasını sürelim, sonra iflas veya satalım şirketi, devredelim firmayı, benim neyimi alacak devlet düşüncesi hakim. Tabii bu arada dürüst esnafı tenzih ederim.

    Geçen bir yazımda da bahsettiğim gibi; Çürük elmalar bizim bahsettiklerimiz.
    Dinini, vatanını, milletini, Devletini, Bayrağını seven, onlara toz kondurmamak için elinden gelen fedakârlığı yapanlar baş tacımız.

    MEDYAYA BAKALIM :
    Hepsi ayrı ayrı telden çalıyor. Kimi korkmuş sinmiş. Kimi de korkutmak sindirmek üzere programlanmış. Ortasını ve gerçekte olması gerektiği gibi yazanı, çizeni bulmak zor.

    Kimi basını silah gibi kullanıyor, kimide basını silahla korumaya çalışıyor. Bir acayipliktir gidiyor.
    Nedendir ki: İktidar muhalefet hep ayrı telden çalar?

    Hiç buluştukları ortak bir noktaları olmaz?

    Kendilerini aşıp, millet –memleket meselelerinde ortak bir fikir üretmezler?

    Neden, hep iktidardayken doğrular, muhalefet olunca yanlış oluverir?

    Bu ikilemdendir ki :

    Bugün siyaset inandırıcılığını kaybetmiştir.

    Zaten doğrucuların siyasette yeri olmadığı biliniyordu ama şimdi daha da tescillendi.

    Olur efendimcilerin geçerli olduğu siyaset yapısı ile, kendi aklı yerine, Genel Başkanların akılları ile hareket eden vekillerin siyasette hep ayakta ve gündemde kalması kadar, halkın iradesine başka bir kötülük yapılamaz…

    Bu millete bunlar revamıdır?

    Vekil olmadan vefalılar, vekil olunca sefalılar oluveriyorlar. Vefaları, sadece Genel Başkanlarına.

    Bu anlayışı kırmadan, bu anlayışı kıracak tedbirler almadan, demokrasiden bahsetmek mümkün mü?

    Halkın demokrasisi yerine, Liderlerin demokrasisi olur mu?

    Olursa nereye kadar olur? Nereye kadar bu minval üzere yolculuk yapılır?

    Bu yolculukta araba su kaynatır, hararet yapar. Bu yolculukta teker patlar. Bu yolculuk korkularla, endişelerle, kuşkularla dolu bir yolculuk olursa; Yolcuları rahatlatmak iktidar-muhalefet firmalarının görevi değimlidir?

    Bu yolculuktaki her türlü endişeyi, kuşkuyu halkın her bir ferdine ulaştırma görevi olan basın, bu arada ne yapar?

    Sadece meseleyi bir haber perspektifinden bakmakla görevini yapmış mı olur?

    Bu sorulara cevabı olan varsa,lütfen bir cevap versin de, ben de rahatlayayım….